26 Eylül 2009 Cumartesi
26092009
Sizi bilmem ama ben karar verdim su gibi duru olup hep akmayaaaa Başka sular tanıyıp çoğalmayaaa dalgalanmayaaaa taşmayaaaaaaaaa .Son günlerde çok düşünür oldum Zor zamanları çabuk atlatır oldum .Yalnız mıyım insanlar içinde arkadaşlarım aşklarım içinde .Yara aldım bundan* iki yıl * önce Hiç susmadım şarkı söyledim günlerceeeeeeeeeeee Artık kısa cümleler kuruyorum Sevdiklerim sevmediklerim yanımda Kabullendim her şeyi olduğu gibi yola çıktım yarınlara Son günlerde çok düşünür oldum Zor zamanları çabuk atlatır oldum Bakıyorum aynaya her gece içim rahat biraz yorgunummmmmmmm sadece Hayatıma giren herkese yaşanmış her şeye Teşekkürlerrrrrrrrr büyüyorum sizinleeeeee..../Şebnem Ferah
13 Eylül 2009 Pazar
12 Eylül 2009 Cumartesi
Korkma Bir Daha Dönmeyeceğim!
Severek gidebilmek de erdemdir bence, sevmekten vazgeçip gidenlere bakarsan.
Seni kötü anarak yürümemek için bütün çabam, elde bir sıcak dostluk tutma derdindeyim. Günahını kimsenin ödeyemeyeceği bir ayrılığı tartışmak zaman kaybıdır. Korkma ben, aklından sildikten sonra yüreğine söz dinletebilenlerdenim.
İnsanın içi sızlıyor elbette, kolay mı alışılıyor ki başka bir tene?
İlk günler geliyor aklıma, neyi seversin, nasıl öpersin diye meraklandığım anlar.
Keşfetmenin zevkiyle karışırdı yabancılık ama gel şimdi bak, başladığımız yere döndük, yabancılaştık. Korkma, bir daha öğrenmeye gücü olmayanlardanım ben.
Ayrılık acısı dediğin, güneş doğana kadar sürer.
Bahsettiğim güneş gökyüzünde değil, yürekte olandır.
Alışılır mutlaka yalnızlığa da, yeni sevdalara da, başka kolda uyumaya da, kimler nelere alışmadı ki? Bu gönül sancısı sonsuza dek süremeyecek ya!
Sonra, hangi gece bitmemiş ki, ne kadar uzun sürse de! Korkma, ben karanlığa alışık olanlardanım.
Hepimiz, biriktirdiğimiz yaralarla başlıyoruz yeni sevgilere, o yüzden önyargılıyız.
Güvenmek için kaybettiğimiz zaman, aslında mutlu olacağımız anılar yaratmaktan çalınıyor.
Aşık olmaktan korkuyoruz çünkü yara bantlarımız bitti kanayan yerlerimizi kapatacak. İncinmemek için sakladığımız kalbimizi, hiç olmayacak yerlerde ortaya koyuyoruz.
Korkma, ben değmeyecek adamları önceden sezip, sevmeyenlerdenim.
Seni kötü anarak yürümemek için bütün çabam, elde bir sıcak dostluk tutma derdindeyim. Günahını kimsenin ödeyemeyeceği bir ayrılığı tartışmak zaman kaybıdır. Korkma ben, aklından sildikten sonra yüreğine söz dinletebilenlerdenim.
İnsanın içi sızlıyor elbette, kolay mı alışılıyor ki başka bir tene?
İlk günler geliyor aklıma, neyi seversin, nasıl öpersin diye meraklandığım anlar.
Keşfetmenin zevkiyle karışırdı yabancılık ama gel şimdi bak, başladığımız yere döndük, yabancılaştık. Korkma, bir daha öğrenmeye gücü olmayanlardanım ben.
Ayrılık acısı dediğin, güneş doğana kadar sürer.
Bahsettiğim güneş gökyüzünde değil, yürekte olandır.
Alışılır mutlaka yalnızlığa da, yeni sevdalara da, başka kolda uyumaya da, kimler nelere alışmadı ki? Bu gönül sancısı sonsuza dek süremeyecek ya!
Sonra, hangi gece bitmemiş ki, ne kadar uzun sürse de! Korkma, ben karanlığa alışık olanlardanım.
Hepimiz, biriktirdiğimiz yaralarla başlıyoruz yeni sevgilere, o yüzden önyargılıyız.
Güvenmek için kaybettiğimiz zaman, aslında mutlu olacağımız anılar yaratmaktan çalınıyor.
Aşık olmaktan korkuyoruz çünkü yara bantlarımız bitti kanayan yerlerimizi kapatacak. İncinmemek için sakladığımız kalbimizi, hiç olmayacak yerlerde ortaya koyuyoruz.
Korkma, ben değmeyecek adamları önceden sezip, sevmeyenlerdenim.
4 Eylül 2009 Cuma
Sinsi düşman!
Sinsi düşman!
Hem ekonomiye zarar veriyor, hem de çevreyi kirletiyor!
CNN International'ın haberine göre 2008 yılında gönderilen 62 trilyon e-postanın yüzde 97'si istenmeyen mesajlardan oluşuyor. Spam e-postalar nedeniyle oluşan karbondioksit oranı 3.1 milyon arabanınkine eşit. Bu e-postaların gönderilmesinden sorunmlu olan ülkelerin başında ise sırasıyla ABD, Çin ve Hindistan geliyor.
Peki çevreye ve ekonomik sistenme devasa zararlar veren 'spam' nedir?
İnternet üzerinde aynı mesajın yüksek sayıdaki kopyasının, bu tip bir mesaji alma talebinde bulunmamış kişilere, zorlayıcı nitelikte gönderilmesi Spam olarak adlandırılır. Spam çoğunlukla ticari reklam niteliğinde olup, bu reklamlar sıklıkla güvenilmeyen ürünlerin, çabuk zengin olma kampanyalarının, yarı yasal servislerin duyurulması amacına yöneliktir. Spam gönderici açısından çok küçük bir harcama ile gerçekleştirilebilirken mali yük büyük ölçüde mesajin alıcıları veya taşıyıcı, servis sağlayıcı kurumlar tarafından karşılanmak zorunda kalınır.Internet kullanıcıları üzerindeki etkileri incelendiğinde iki tip Spam vardır. Email aracılığıyla gönderilen spam doğrudan gönderilen mesajlarla, bireysel kullanıcıları hedef alır. Email spam listeleri genellikle Usenet gönderilerinin taranması, tartışma gruplarının üye listelerinin çalınması veya web üzerinden adres aramalarıyla oluşturulur. Email tipindeki spam gönderileri tipik olarak alan kullanıcının masraf yapmasına sebep olur. Email erişimi için süreye bağlı telefon parası ödeyen her kullanıcı için bir bedel ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bununda ötesinde, spam maillerinin taşınmasının servis sağlayıcılar ve diğer on-line servisler üzerinde oluşturduğu mali yük de doğrudan abonelere yansıyacaktır.E-posta yolu ile gönderilen spam türlerinden ticari içerikli olan UCE (Unsolicited Commercial e-mail- Talep Edilmemiş Ticari e-posta) adından da anlaşılacağı gibi istemediğiniz halde size gönderilen bir ürünü yada hizmeti tanıtıcı elektronik posta iletileridir.
VATAN/Teknoloji
16.04.2009 Perşembe 13:40
Hem ekonomiye zarar veriyor, hem de çevreyi kirletiyor!
CNN International'ın haberine göre 2008 yılında gönderilen 62 trilyon e-postanın yüzde 97'si istenmeyen mesajlardan oluşuyor. Spam e-postalar nedeniyle oluşan karbondioksit oranı 3.1 milyon arabanınkine eşit. Bu e-postaların gönderilmesinden sorunmlu olan ülkelerin başında ise sırasıyla ABD, Çin ve Hindistan geliyor.
Peki çevreye ve ekonomik sistenme devasa zararlar veren 'spam' nedir?
İnternet üzerinde aynı mesajın yüksek sayıdaki kopyasının, bu tip bir mesaji alma talebinde bulunmamış kişilere, zorlayıcı nitelikte gönderilmesi Spam olarak adlandırılır. Spam çoğunlukla ticari reklam niteliğinde olup, bu reklamlar sıklıkla güvenilmeyen ürünlerin, çabuk zengin olma kampanyalarının, yarı yasal servislerin duyurulması amacına yöneliktir. Spam gönderici açısından çok küçük bir harcama ile gerçekleştirilebilirken mali yük büyük ölçüde mesajin alıcıları veya taşıyıcı, servis sağlayıcı kurumlar tarafından karşılanmak zorunda kalınır.Internet kullanıcıları üzerindeki etkileri incelendiğinde iki tip Spam vardır. Email aracılığıyla gönderilen spam doğrudan gönderilen mesajlarla, bireysel kullanıcıları hedef alır. Email spam listeleri genellikle Usenet gönderilerinin taranması, tartışma gruplarının üye listelerinin çalınması veya web üzerinden adres aramalarıyla oluşturulur. Email tipindeki spam gönderileri tipik olarak alan kullanıcının masraf yapmasına sebep olur. Email erişimi için süreye bağlı telefon parası ödeyen her kullanıcı için bir bedel ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bununda ötesinde, spam maillerinin taşınmasının servis sağlayıcılar ve diğer on-line servisler üzerinde oluşturduğu mali yük de doğrudan abonelere yansıyacaktır.E-posta yolu ile gönderilen spam türlerinden ticari içerikli olan UCE (Unsolicited Commercial e-mail- Talep Edilmemiş Ticari e-posta) adından da anlaşılacağı gibi istemediğiniz halde size gönderilen bir ürünü yada hizmeti tanıtıcı elektronik posta iletileridir.
VATAN/Teknoloji
16.04.2009 Perşembe 13:40
Yarı insan, yarı robot!
Yarı insan, yarı robot!
ABD'de bulunan Exmovere isimli bir firmanın üretttiği "Chariot" adlı "giyilebilir ulaşım aracı", bacaklarını kaybetmiş ya da ayakta durmakta zorluk çeken insanlara umut oldu. Aracın içindeki sensörlerin kalça hareketleriyle aktif hale geldiği ve kullanıcının hareketini tahmin ederek eyleme geçtiği bildirildi. Saatte 20 km hıza ulaşan araç, aküyle çalışıyor. Exmovere'ın yöneticisi David Bychkov "Chariot"ın, özellikle ABD ordusundaki yaralanan üyelerine yardım etmek için tasarlandığını söyledi. Bychkov, "Üretilen bu arac bizim şirketimiz için hayecan verici. Giyilebilir ulaşım aracı, bizim ülkemize hizmet etmek için yaralanan onlarca askerin yeniden hareket etmeleri için yardımcı olacak"
VATAN/Teknoloji
13.04.2009 Pazartesi 14:59
ABD'de bulunan Exmovere isimli bir firmanın üretttiği "Chariot" adlı "giyilebilir ulaşım aracı", bacaklarını kaybetmiş ya da ayakta durmakta zorluk çeken insanlara umut oldu. Aracın içindeki sensörlerin kalça hareketleriyle aktif hale geldiği ve kullanıcının hareketini tahmin ederek eyleme geçtiği bildirildi. Saatte 20 km hıza ulaşan araç, aküyle çalışıyor. Exmovere'ın yöneticisi David Bychkov "Chariot"ın, özellikle ABD ordusundaki yaralanan üyelerine yardım etmek için tasarlandığını söyledi. Bychkov, "Üretilen bu arac bizim şirketimiz için hayecan verici. Giyilebilir ulaşım aracı, bizim ülkemize hizmet etmek için yaralanan onlarca askerin yeniden hareket etmeleri için yardımcı olacak"
VATAN/Teknoloji
13.04.2009 Pazartesi 14:59
31 Ağustos 2009 Pazartesi
1 Mayıs 2009 Cuma
26 Mart 2009 Perşembe
Bundan sonra otomobillerde konuşabilecek teknoloji sınır tanımıyor teknoliji teknolojik buluşlar
Yeni geliştirilen bir teknoloji sayesinde otomobiller seyahat sırasında topladıkları yol bilgilerini hem sürücüyle hem de trafik yönetim merkezleri ile paylaşacak.
AB 6. Çerçeve Programı kapsamında çalışmalara başlayan Com2React Konsorsiyumu’nun projesinden, sürücüler ve trafik yöneticilerinin yanı sıra itfaiye ve ambulanslar da yararlanacak.
Com2React’ın internet sitesinden derlediği bilgiye göre, proje ile Vehicle-to-Vehicle (V2V) iletişim adı verilen yazılım sistemine sahip ve bir çok algılayıcı ile donatılmış olan araçlar, kötü hava şartları, bozuk yol, trafik kazaları ve buna benzer bilgileri toplayarak sürücüyü alternatif yollara yönlendirecek. Yazılım, topladığı bilgileri diğer araçlar ve trafik merkezleri ile de paylaşacak.
Com2React Konsorsiyumu’nun, Münih ve Paris’de yapılan denemelerde başarılı olduğu, söz konusu proje sayesinde bir çeşit “Sanal Trafik Kontrol Merkezi”nin de kurulmuş olacağı belirtildi. Sanal Trafik Kontrol Merkezi, kendisine gelen bilgiler doğrultusunda hareket halindeki araçların şoförlerine yerel trafik bilgileri ve güvenlik uyarılarında bulunabilecek.
Henüz ticari olarak piyasaya sürülmeyen ve GPS (Uydu), GPRS (Cep telefonu), WiMAX (Genişbant internet) gibi iletişim sistemleri üzerinden çalışabilen sistemin, yaygınlaştıktan sonra fiyatının düşmesi de bekleniyor.
AA
AB 6. Çerçeve Programı kapsamında çalışmalara başlayan Com2React Konsorsiyumu’nun projesinden, sürücüler ve trafik yöneticilerinin yanı sıra itfaiye ve ambulanslar da yararlanacak.
Com2React’ın internet sitesinden derlediği bilgiye göre, proje ile Vehicle-to-Vehicle (V2V) iletişim adı verilen yazılım sistemine sahip ve bir çok algılayıcı ile donatılmış olan araçlar, kötü hava şartları, bozuk yol, trafik kazaları ve buna benzer bilgileri toplayarak sürücüyü alternatif yollara yönlendirecek. Yazılım, topladığı bilgileri diğer araçlar ve trafik merkezleri ile de paylaşacak.
Com2React Konsorsiyumu’nun, Münih ve Paris’de yapılan denemelerde başarılı olduğu, söz konusu proje sayesinde bir çeşit “Sanal Trafik Kontrol Merkezi”nin de kurulmuş olacağı belirtildi. Sanal Trafik Kontrol Merkezi, kendisine gelen bilgiler doğrultusunda hareket halindeki araçların şoförlerine yerel trafik bilgileri ve güvenlik uyarılarında bulunabilecek.
Henüz ticari olarak piyasaya sürülmeyen ve GPS (Uydu), GPRS (Cep telefonu), WiMAX (Genişbant internet) gibi iletişim sistemleri üzerinden çalışabilen sistemin, yaygınlaştıktan sonra fiyatının düşmesi de bekleniyor.
AA
Kötü anıları silen ilaç geliştirildi
17.02.2009Hollanda'nın Amsterdam Üniversitesinden bilim adamları, insan hafızasındaki acı ve korku veren, kötü anıları silen bir ilaç geliştirdiğini açıkladı. İngiltere'de yayımlanan Daily Mail gazetesinin haberine göre, bilim adamları, geliştirdikleri ilacın özellikle kötü olayların ardından ortaya çıkabilen ''travma sonrası stres bozukluğu''nun tedavisinde olumlu etki yaratabileceğini düşünüyor.Kötü anılarınızdan kurtulabilirsiniz Hollandalı bilim adamları, kötü anıların genellikle kalp hastalarında kullanılan ''beta bloke edici'' ilaçlarla silinebildiğini öne sürüyor. Hayvanlar üzerinde yapılan denemelerde, ilacın beyindeki kötü anıların canlanma mekanizmasına müdahale edebildiği görüldü. İlaç daha sonra 60 kadın ve erkek denek üzerinde denendi.Bilim adamları, bu testler sonucunda ilacın kötü ve ürkütücü anıları silmekte etkili olduğu sonucuna vardı. Bilim adamlarına göre ilaç kötü anının yeniden canlanmasını önlüyor ve beynin bu anıyı tekrarlamasının önüne geçiyor. İngiliz uzmanlar ise ilacın İngiltere'de büyük bir etik tartışmasına yol açacağına işaret ediyor. Uzmanlara göre, pek çok kesim, insanı insan yapanın yaşadığı acılar olduğunu ileri sürerek, ilaca etik açıdan karşı çıkacak. Uzmanlar, ilacın ayrıca, insanların hatalarından ders alma imkanını da ellerinden alacağına işaret ediyor ve bunun da zararlı psikolojik etkilerini hatırlatıyor.
Japonya biyoyakıtlı uçağını test etti
30.01.2009İstanbul - Japon Havayolları'nın (JAL), Camelina bitkisinden üretilen ikinci nesil sürdürülebilir biyoyakıtla Boeing 747-300 model uçağında gerçekleştirdiği deneme uçuşunu başarıyla tamamladığı bildirildi.Boeing'den yapılan yazılı açıklamada, JAL'ın deneme uçuşunda, Camelina ağırlıklı olmak üzere 3 ayrı sürdürülebilir biyoyakıt ham maddesinin karışımından elde edilen yeni bir yakıtın ilk kez kullanıldığı, yeni yakıtın, ilk kez Pratt&Whitney'in ürettiği bir motorda denendiği belirtildi.Açıklamada, yolcusuz ve yüksüz olarak düzenlenen yaklaşık 1,5 saatlik deneme uçuşunda, Boeing 747'nin 3 numaralı motorunda yüzde 50 oranında klasik uçak yakıtı Kerosen, yüzde 50 oranında ise biyoyakıt karışımı kullanıldığı, işlem için motorda herhangi bir modifikasyona ihtiyaç duyulmadığı, uçuş süresince biyoyakıt-kerosen karışımı kullanılan motorla, diğerlerinin güç performansı arasında herhangi bir değişiklik meydana gelmediği kaydedildi.Boeing'in katkısıyla yapılan uçuştan elde edilen verilerin, ikinci nesil biyoyakıtların performansı ve ticari olarak kullanılabilirliği konusunda sektöre önemli katkılar sağlayacağının öngörüldüğü ifade edildi.Boeing Japonya Başkanı Nicole Piasecki, konuya ilişkin değerlendirmesinde, deneme uçuşunun, gelecek 3 ile 5 yıl içinde ticari uçakların sürdürülebilir yeni nesil biyoyakıtla uçmaya başlayabileceği konusundaki umutlarını artırdığını belirterek, şunları kaydetti: ''Elbette önümüzde bazı engeller var. Öncelikle biyoyakıt kullanımı konusunda, kural koyucuların, hava limanlarının ve yakıt dağıtım şirketlerinin desteğini almamız gerekiyor. Ayrıca, çevreye ve topluma duyarlı biyoyakıt kaynağı bitkilerin üretiminin artırılmasına ihtiyaç var. Sektör olarak, gelecekte biyoyakıt ihtiyacının karşılanması için sağlam, sürdürülebilir kriterler oluşturmak amacıyla çalışmalarımıza devam ediyoruz.''
Güveniyoruz sizlere....
Türk bilim adamları, günümüzde kesin tedavisi olmayan ve her yüz kişide bir görülen şizofreniye, beyinden fazla miktarda salgılanan 'agmatin' adlı kimyasalın neden olduğunu kanıtladı.Gülhane Askeri Tıp Akademisi (GATA) Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Albay Prof. Dr. Tayfun Uzbay ve ekibi, yüksek dozda agmatin verilen farelerde şizofreninin modellendiğini ve hastalığın tedavisinde kullanılan mevcut ilaçların bu modelde hiçbir şekilde iyileşmeyi sağlamadığını belirledi.Araştırmacılar, ABD'de tarım alanında kullanılan 3 maddenin yeni bir tedavi yöntemi olarak şizofrenide kullanılabileceğini ortaya koydu.Bilim adamları, tıp literatürüne giren ve patent alan araştırma kapsamında, şizofreniye neden olduğu saptanan maddenin kanda tahlil edilip edilemeyeceğine ilişkin yeni bir çalışmaya da imza attı.GATA Ocak 2009 Haber Bülteni'nde, ''çalışmanın TÜBİTAK destekli olduğu ve patent alınmasının ardından araştırma sonuçlarının 'European Neuropsychopparmacology ve Journol of Psychopharmacology' isimli dergilerde yayına kabul edildiği'' belirtildi.-ŞİZOFRENLERDE REALİZASYON YAPILAMIYOR-Uzmanlardan alınan bilgiye göre, hezeyanlar ve paranoid düşüncelerle kendini gösteren şizofreni, dışardan gelen uyarılar beyinde realize edilemediği ya da yanlış kodlandığı için, kişi konuya ilişkin doğru bir değerlendirme yapamıyor.Sağlıklı kişilerde iletişim esnasında kurulan sözlü ya da davranışsal uyarılar, beynin içindeki duygu ve düşünceleri yönlendiren kısımda realize ediliyor ve sinir ağları aracılığıyla beyin kabuğuna iletilerek uygulamaya sokuluyor. Sistem doğru işlemediğinde, uyarı dış katmana hatalı gidiyor ve realizasyon yapılamıyor. Bu nedenle şizofreni hastası ''Bana bakıyor, benimle ilgili planları var ya da beni öldürmek istiyor...'' gibi düşünceler içine giriyor. Bu durumun, ağırlaşması halinde de kişi gerçekte var olmayan kişilerle konuşmaya başlıyor, kendini çeşitli hayallere inandırıyor ve hezeyanlar içine giriyor.Şizofreni tedavisinde günümüzde kullanılan ilaçlar ise bunları dengeliyor ancak kesin iyileşme sağlamıyor. Hepsinden önemlisi hastalığın nedeni tam olarak bilinmediğinden, kullanılan ilaçların etkisi kişiden kişiye değişebiliyor. Bilim adamlarının öngörüsüne göre, ilaçlar ya bu semptomları bastırıyor ya da onarıyor. Vakaların çoğunda ya ömür boyu ilaca bağımlılık ortaya çıkıyor ya da ilaca rağmen semptomlar devam ediyor. Özellikle hezeyan dönemlerinde intihar oranlarının oldukça yüksek olduğu belirlenen şizofreni hastaları, bu dönemde yakın çevresine de zarar verebiliyor.-PROJE BAŞLATILDI-Çalışmaya imza atan GATA Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Albay Prof. Dr. Uzbay başkanlığında Doç. Dr. Gökhan Göktalay, uzman Dr. Hakan Kayır ile uzman Dr. Murat Yıldırım, alkol-nikotin-eroin gibi maddelerin etkilerini deney hayvanları üzerinde araştırıyor.Araştırmacılar, yaptıkları çalışmalarla madde bağımlısı yapılan farelerle şizofreni hastalığı arasındaki ilişkiyi ele aldı ve ''Alkol ve madde bağımlılığı ile şizofreninin nörobiyolojik temellerinin araştırılması'' adlı projeyi başlattı.Projede, araştırmacılar madde bağımlısı yapılan hayvanlarla, şizofreni modellenen hayvanların beyinlerindeki ortaklıkları ve ilaçların madde bağımlılığı tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağını, madde bağımlılığı yapan bazı maddelerin de şizofreniyi tedavi edip edemediğini inceledi.-KİMYASAL MADDE VERİLEN FARELER ŞİZOFREN OLDU-Proje kapsamında GATA'lı araştırmacılar, 5 yıl süren araştırmaları sonunda şizofreni modellenen fareler üzerinde yaptıkları incelemelerde önemli bulgulara ulaştı.Çalışmada laboratuvar ortamında alkolik yapılan farelere ayrı ayrı deneylerde şizofreni tedavisinde kullanılan ilaçlar ve beyinden salgılanan ''agmatin'' isimli kimyasal bir madde veriliyor.Araştırmacılar, deneylerde yüksek dozda agmatin verilen hayvanlarda, şiddetli şizofreni belirtilerini saptadı. Farelerde, şizofreni ilaçları verildiğinde de iyileşme sağlanamadığını ortaya koyan araştırmacılar, agmatinin şizofreni yapabilecek önemli bir etken olduğunu saptadı.Türk araştırmacılar, bu durumun kullanılan şizofreni ilaçlarında tam başarı elde edilememesinin nedeni olabileceğini de ortaya koydu.Prof. Dr. Uzbay ve arkadaşları ayrıca agmatin oluşumunu engelleyen ve halen ABD'de tarımda parazit ve mantar öldürücü olarak kullanılan üç kimyasal maddenin veya buna benzer kimyasalların toksisite değerlendirmeleri yapıldıktan sonra şizofreninin tedavi edilmesinde denenebileceğini de öngördü.Bu kapsamda Uludağ Üniversitesinde yürütülen ''Kan analizi ile agmatin tayini yapılabilir mi?'' çalışmasının sonuçlanmasıyla da hezeyan dönemlerindeki şizofreni hastalarında agmatinin artıp artmadığı araştırılabilecek.Öte yandan, şizofreni tanı ve tedavisinde çığır açacak olan buluşa ilaç firmalarının da ilgi göstererek klinik araştırmalar için kaynak aktarması, altyapısı uygun araştırma merkezlerinde klinik öncesi ve sonrası faz çalışmalarının yapılması gerekiyor.-PATENT ENSTİTÜSÜ NE DİYOR?-Türk bilim adamları, bu önemli buluşlarıyla Türk Patent Enstitüsünden (TPE) patent aldı. Çalışmaya Avusturya Patent Enstitüsünden de ''uluslararası incelemeli patent'' verildi.TPE Başkanı Başkanı Prof. Dr. Habip Asan da Prof. Dr. Uzbay ve ekibinin 31 Ekim 2007'de ''Şizofreni Tedavisi İçin Yeni Bir Farmasotik Bileşik'' başlıklı başvuru yaptıklarını belirterek, patentin 21 Ocak 2009'da yayımlanan Resmi Patent Bülteninde ilan edildiğini bildirdi. Asan, ''Verilen bu patent, başvuru tarihi olan 31 Ekim 2007 tarihinden başlamak üzere 20 yıl süre ile geçerli olacak'' dedi.Sağlık alanındaki patentin önemini vurgulayan Asan, çalışmanın ''madde bağımlılığı ile şizofreni arasında biyolojik bir benzerlik olması düşüncesi, bu hastalıklardan biri için kullanılan ilaçların diğeri için de yararlı olabileceği fikrinden doğduğunu'' belirtti.Asan, çalışmayla ilgili şu bilgileri verdi:''Çalışmada agmatinin morfin ve alkol bağımlılığı üzerine olumlu etkileri göz önüne alındığında şizofreni modelinde de olumlu etkiler oluşturabileceği öngörülmüş ancak agmatinin şizofreni belirtilerine neden olduğu gösterilmiştir.Buluşun amacı, agmatin ile şizofreni arasındaki bağlantıyı göstermek suretiyle şizofreni tedavisinde kullanılmak üzere yeni bir farmasotik terkip, sözü geçen terkibin farmasotik olarak kabul edilen türevleri ve farmasotik olarak kabul edilen tuzlarını elde etmektir. Buluşun bir diğer amacı ise agmatin ve şizofreni arasındaki doğrusal ilişkiye dayanarak şizofreni tanısı için yeni bir yöntem ve bu yönteme uygun kanda ve beyinde agmatin düzeyini hızlı ve doğru bir biçimde ölçmeye yardımcı olabilecek bir kit veya düzenek geliştirmektir. Bu amaçla, agmatin ve şizofreni arasındaki bağlantıyı gösterir çalışmalar gerçekleştirilmiştir.''
20 Mart 2009 Cuma
27 Şubat 2009 Cuma
24 Şubat 2009 Salı
Event Horizon'dan fırlamış gibi: Super-K
Super-Kamiokande ya da kısa adıyla Super-K, Japonya’nın Gifu şehrinde, yerin 1000 mt altında bulunan nötrino gözlem evi. 50.000 ton su ile çevrili bir araştırma merkezi burası. 1983 yılında kurulmuş ve geçtiğimiz yıl renovasyondan geçmiş. Kozmik ışınım fiziği, kara madde gibi bilim adamlarının kafalarını meşgul eden konularda çalışmalar yapılıyor burada. Evrendeki güçlü, zayıf ve elektromanyetik tüm güçlerin birleştirilmesini amaçlayan Grand Unified Theory kapsamında hizmet üretiliyor. Bir bilim kurgu film setinden fırlamışa benzeyen bu sistem, bu anlamda çok ilgi çekici.
17 Şubat 2009 Salı
Sen varsın biliyorum...
Gözlerini actığında her sabah
Görebiliyorsan ışığı
Kör olmadığına değil yaşadığına şükret.....
Ve bir umut değilmiydi yaşatan, çölde kaybolmuş gezgini...
Görebiliyorsan ışığı
Kör olmadığına değil yaşadığına şükret.....
Ve bir umut değilmiydi yaşatan, çölde kaybolmuş gezgini...
12 Şubat 2009 Perşembe
5 Şubat 2009 Perşembe
4 Şubat 2009 Çarşamba
Adı Yok....
Ne olduğunu bilmediğin bir yerlere gider ellerin
Ve kalbin soğurya gece ayazda bir su damlası gibi..
Nerden geldiğin ve nereye gitiğinin önemi olmadan..
Sanki seni gözler hüzün yağmurları
Ve adın bunu seven biri kalır bilmeden ben
Ve bilmeden sen sevdiğim......04022009
Ve kalbin soğurya gece ayazda bir su damlası gibi..
Nerden geldiğin ve nereye gitiğinin önemi olmadan..
Sanki seni gözler hüzün yağmurları
Ve adın bunu seven biri kalır bilmeden ben
Ve bilmeden sen sevdiğim......04022009
30 Ocak 2009 Cuma
Rüyalar hiç bitmez sadece diğer geceyi ve rölü bekler...
Derin bir nefes almam gerekli yazacaklarım için bilmiyorum yetermi...
Yakınında olup aslında taa uzaklarda olmak veya yanında olup hissedememek...
Gelmek aslında koşarcasına uzaklaşmakmıdır..
96-97 seneleriydi, hani ihtiyacın vardırda bir amerikan filminde kadın ve erkek birbirine çarpar ve seninde kalbin duracak gibi olur o sahnede işte aynısydı o sahne..
Bakmak ile görmeyi daha ayırt edemeyecek kadar yeniydi yüzler...
Kalpler daha kaprisler,tavırlar kişisel kaygılardan bihaberken..
10 yıl sürecek bir rüyanın başlangıcıydı belkide
Belkide uykusuzluğundu belki son iç çekişlerine bir son heyecanlarındı
istemek çoğu zaman elindekinide kaybetmektir...
bu gün 18.07.2008 .... ......... ........
Yakınında olup aslında taa uzaklarda olmak veya yanında olup hissedememek...
Gelmek aslında koşarcasına uzaklaşmakmıdır..
96-97 seneleriydi, hani ihtiyacın vardırda bir amerikan filminde kadın ve erkek birbirine çarpar ve seninde kalbin duracak gibi olur o sahnede işte aynısydı o sahne..
Bakmak ile görmeyi daha ayırt edemeyecek kadar yeniydi yüzler...
Kalpler daha kaprisler,tavırlar kişisel kaygılardan bihaberken..
10 yıl sürecek bir rüyanın başlangıcıydı belkide
Belkide uykusuzluğundu belki son iç çekişlerine bir son heyecanlarındı
istemek çoğu zaman elindekinide kaybetmektir...
bu gün 18.07.2008 .... ......... ........
Ve
Ve insan gider ardına bakmadan kim haklı kim haksız...
Yıldızlı bir geceden güneşsiz sabahlara uyanmaktır...
Yıldızlı bir geceden güneşsiz sabahlara uyanmaktır...
25 Ocak 2009 Pazar
Ölesine ya..
Renkleri alıp götüren ellerin
Sensizliği getiren gidişlerin
Ya benim senden gidemeyişlerim
Bunuda alsın o sessiz gidişlerin...25012009
Sensizliği getiren gidişlerin
Ya benim senden gidemeyişlerim
Bunuda alsın o sessiz gidişlerin...25012009
Anlamak
Yaşım ilerledikçe daha çok anlıyorum
Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün
Boş yere üzülmekte mana yok anlıyorum
Kadrini bilmek lazım artık her açan gülün
Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün
Yanmak da olsa artık aşk ile yaşıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı
Ne büyük nimet olduğunu ah ey güzel gün
Boş yere üzülmekte mana yok anlıyorum
Kadrini bilmek lazım artık her açan gülün
Şükretmek türküsüne daldaki her bülbülün
Yanmak da olsa artık aşk ile yaşıyorum.
Cahit Sıtkı Tarancı
Elimden Gelen Bu
elimden gelen bu ben iki kişiyim
çoğalmak neyse ne azalmak zor
birisi seni her an bırakıp gittiğim
öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
gözlerine kirli bir bulut getirdim
hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor
elimden gelen bu ben iki kişiyim
birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
yağmur yağmaksa o güneş açmaksa
obir yerin üşüse onun sıcaklığı
öbürü en içten çağrını ısıtmıyor
hüneri ne dersen duygu kaçakçılığı
alıp tutmaksa o basıp gitmekse
obakışları kıyısız bir deniz uzaklığı
elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birbirinden çikmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
birisi yeni baştan serüvene başlamış
öbürü silahında son mermiyi yakıyor
çoğalmak neyse ne azalmak zor
Attila ilhan
çoğalmak neyse ne azalmak zor
birisi seni her an bırakıp gittiğim
öbürü kan gibi tutulmuş seviyor
ağzındaki acı alnındaki çizgiyim
gözlerine kirli bir bulut getirdim
hiçbir sevinç aydınlığı onu silemiyor
elimden gelen bu ben iki kişiyim
birisi kapadığın kapılardan gitmiyor
yağmur yağmaksa o güneş açmaksa
obir yerin üşüse onun sıcaklığı
öbürü en içten çağrını ısıtmıyor
hüneri ne dersen duygu kaçakçılığı
alıp tutmaksa o basıp gitmekse
obakışları kıyısız bir deniz uzaklığı
elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birbirinden çikmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
birisi yeni baştan serüvene başlamış
öbürü silahında son mermiyi yakıyor
çoğalmak neyse ne azalmak zor
Attila ilhan
San a
Yine gece, yine hüzün
Ve yine içimde sen
Ve yine biliyor musun?
İçimde sen olunca hüzün de güzel..
Ve yine içimde sen
Ve yine biliyor musun?
İçimde sen olunca hüzün de güzel..
24 Ocak 2009 Cumartesi
Birgün Seni Sevdiğimi Anlarsın
Birgün Seni Sevdiğimi Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı
BeklemeyiÜmit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
Ümit Yaşar Oğuzcan
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı
BeklemeyiÜmit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
Zaman bir çiçek gibi büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
Ümit Yaşar Oğuzcan
9 Ocak 2009 Cuma
7 Ocak 2009 Çarşamba
Korkusuza ithaf...
denize paralel giden bir yol
ve ona paralel giden dağlar
Ve yolun sonu....08012009 02:59
Uyanmadın, uyanmak istemedin
Uyandın ben görmedim
Sayıkladın belki duymadım
Bağırdım sen....
ve ona paralel giden dağlar
Ve yolun sonu....08012009 02:59
Uyanmadın, uyanmak istemedin
Uyandın ben görmedim
Sayıkladın belki duymadım
Bağırdım sen....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)